Eurofighter Typhoon
- Diren Barış Tolun
- 14 Mar
- 3 dakikada okunur
Günümüzde yoldan geçen herhangi birilerine “Askeri havacılıkta en iyi ülke hangisidir?” diye sorarsak, soru sorulanların ezici çoğunluğu muhtemelen “ABD” yanıtını verecektir ancak 2.Dünya Savaşı sonu ve Soğuk Savaş’ın başlarına kadar Amerikan Ordusu bu konuda Asya ve Avrupa’daki rakiplerinin hatırı sayılır derecede gerisindeydi. Örneğin Pearl Harbor Baskınında Japon uçakları Amerikan uçaklarını futbol tabiriyle sahadan silmiştir, yine aynı şekilde Avrupa cephesinde de Alman uçaklarına en ufak bir diş geçirememiştir. Ne var ki 2. Dünya Savaşı’nın Avrupa’yı ( özellikle müstakbel batı bloğunu ) ekonomik olarak tüketmiş olması ABD için bir şans olacaktı. Komünizm tehlikesini ve ekonomik sorunları bahane ederek teknoloji ve insan transferleri sonrası ABD kısa süre içerisinde Varşova Paktı ülkeleri hariç her ülkeyi kendine teşvikler ve komünizmi engellemek için yaptığı hibe , yardım vs. ile bağımlı kılmış ( Cumhuriyet Tarihine bakarsak Atatürk sonrası dönem için de benzer tartışmalar yapılır ) , hava kuvvetlerinin niteliği ve niceliği açısından da fiilen hegemonyasını ilan etmiştir. Tabii zamanla toparlanan ve zaten bu durumun farkında olan Avrupa ülkeleri bir yandan ekonomilerini daha da canlandırmak( alt yüklenici firmalarda istihdamı artırmak ) diğer yandan AR-GE’sel anlamda üstlerindeki ölü toprağını tamamen atmak için ( Tornado ile de provası yapılmıştı ) Doğu Almanya üzerinden başlaması beklenen potansiyel hava akınlarına karşı 4. Nesil bir hava üstünlük uçağı tasarlamaya karar vermişlerdir.( Olası 3. Dünya Savaşı’nda Doğu Bloğundan 5000 civarı avcı uçağının saldırması bekleniyordu )
Projeye ilk başta İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya olmak üzere 5 ortak 1980’lerin başında programa başlasalar da kısa süre sonra görev dağılımındaki anlaşmazlıklardan ( binlerce yıl birbiriyle çatıştıktan sonra 1945’te silahlarını gömüp uyum içinde devam etmeleri beklenemezdi ) dolayı Fransa 4. Nesil uçak geliştirme işine kendi başına devam etmiştir. 1986’da Eurofighter Jagdflugzeug GmbH kurulmuş ve 4 ülke aralarında görev dağılımı yapılmıştır. [Ana şirketler Airbus(Almanya %33 İspanya %13), BAE systems()İngiltere %33) ve Leonardo (İtalya %21) ]

Genel Özellikler
Mürettebat: 1
Uzunluk: 15.96 m
Kanat Genişliği: 10.95 m
Tavan Yüksekliği: 5.28 m
Kanat Yüzey Alanı: 51.2 m2
Boş Ağırlık: 11000 kg
Yüklü Ağırlık: 16000 kg
Maksimum Uçuş Ağırlığı: 23500 kg
Tırmanma Hızı: 315m/s
Motor: 2 x EJ200
Radar: ECRS Mk2
Maksimum Hızı: Mach 2 (Deniz seviyesinde 1.25)
Uçuş Menzili: 2900km
Maksimum İrtifa: 19800 m
Mühimmatlar
Batı Bloğu üretimi olduğu için NATO Standartlarında üretilmiş pek çok mühimmatı kullanabiliyor olmakla beraber ( NATO Standardization Agreement ( STANAG ) faktörünün altını çizelim ) kullandığı mühimmatların başlıcaları şunlardır:
27mm'lik Mauser BK-27 Topu
Füzeler:
-> Havadan havaya: AIM-120 AMRAAM, IRIS-T, AIM-9L Sidewinder, ASRAAM, Meteor
-> Havadan karaya: Storm Shadow, Birmstone II, Taurus
Bombalar: GBU-10, GBU-4, GBU-54 LJDAM
İlk başta safkan bir avcı uçağı olarak tasarlanan Typhoon daha sonra gelişimine swing-role olarak devam etse de dikkatli bakınca hava üstünlük için doğduğunu belli eden faktörlerden ilk göze çarpanlar şunlardır:
Radardaki görünürlüğünün azalması için yüzeyindeki metal oranı %15’tir. Metal oranı düşük tutulmaya çalışılmıştır çünkü ısınan metal parçalarının yaptığı kızılötesi ışıma Kızılötesi (infrared) Güdümlü Füzeler( Burada tartışma programlarında Kızılötesi Güdümlü Füzeler için Isı Güdümlü ifadesinin kullanımının da yanlış olduğunu görüyoruz ) tarafından daha kolay fark edilip vurulmasını kolaylaştırır ki bu da özellikle bir avcı uçağında en son bulunması gereken kusurdur. Bunun yanında "Helmet-Mounted Display ( HMD )" ( Kaska Monteli Ekran ) sistemi sayesinde hedef tanımlama tamamlandıktan pilot uçağa bakarak füzeyi ateşleyebilme kabiliyetine sahiptir( “ Look and Shoot ” konsepti ). Bu da 30-60 saniye süren ortalama bir Dog Fight sırasında pilota hayati önem taşıyan fazladan birkaç saniye kazandırır. Tabi bunun için de AIM-9L- Sidewinder gibi “off-boresight “ denen, eksen dışı denebilecek açılardan hedefi vurma özelliğine sahip füzelerin gerekli olduğunu belirtmeden geçmemek lazım.
İlk prototipin imalatına 1989’da başlanmış olup. 27 Mart 1994’de ilk uçuşunu gerçekleştirmiş, bazı aksaklıklara rağmen ( Her ne kadar tek amaçlı bir uçak olarak tasarımı yapılsa da proje ilerlerken Soğuk Savaşın bitişiyle hükümetlerin savunma bütçelerini kısmasından dolayı hava üstünlük uçağı yerine swing-role bir uçak olması için planda bazı değişikliklere gidilmiştir. ) 2003’te orduların siparişleri teslim edilmeye başlamıştır. (Ayrıca ortak sayısı arttıkça süreç muhtelif durumlardan dolayı uzar. Örneğin tek başlarına kendi uçaklarını geliştiren Fransızlar Rafale’ları 2 sene erken teslim almışlardır. ) 2007 yılında ilk siparişlerini Avusturya’dan alan konsorsiyum daha sonra körfez ülkelerine de ufak çaplı satışlar yapmıştır. ( Toplam siparişlerin yaklaşık %20’si projede yüklenici olmayan ülkelerden geçilmiştir . )

Harbe hazırlık oranını maliyetlerden ve bakım onarım konusunda daha zahmetli oluşundan ( Örneğin; en ufak bir arızada motoru komple sökülüp öyle bakılması gerekiyor ) dolayı yüksek tutma zorluğu, Soğuk Savaş’ın sonlarına doğru projeye başlanması yüzünden Doğu Bloğu’nda da bir “anti” versiyonunun yokluğu, Fransızların Rafale gibi bir muadil rakip çıkarması tarzı talep azlığında etkin faktörlerden dolayı hiçbir zaman NATO’nun ana muharebe uçağı F-16 gibi olamasa da kendi çapında bir müşteri kitlesi elde etmeyi başarabilmiş ( çok uzak olmayan yıllarda Türk Hava Kuvvetleri envanterinde görmemiz muhtemel ) olan ve projesine başlanmasında sadece savunma kaygısı bulunmayıp siyasi , sosyal ve ekonomik gerekçeler de barındıran Eurofighter Typhoon’un hikayesine kısaca bir bakış atmış olduk bu yazımızda.
Kaynakça
Comments