Başlangıcı Kuzey’den yaklaşan Sovyet tehdidine karşı önlem olacak bir hava üstünlük uçağı olan sonrasında Soğuk Savaş’ın doğurduğu önü alınamaz teknolojik gelişmeler ve askeri sahanın taktik isterlerinin değişimi sonucu pek çok farklı görev tanımına göre şekillenen bir uçak herhalde F-100’ü tanımlama hususunda halen yeterli olmayacaktır. Zira bu tanımda Yüzyıl Serisi uçakların öncülü olmasından tutun da günümüz modern jetlerinin bazı çok kritik sistemlerinin ilkel hallerini üzerinde taşımasına kadar pek çok önemli noktaya değinemedik bile. Velhasıl kelam yazının başına oturduysak elimizden geleni yapmak boynumuzun borcu.
Nerden Çıktı Bu Yüzyıl Serisi Jetler?
Girişte de değinildiği üzere tüm bu teknolojik neşet edişi Soğuk Savaşa ve bunun tetiklediği bilimsel gelişmelere dayandırmakta beis görmüyorum. Soğuk Savaşın beraberinde Vietnam gibi bir cendereyi de dünyanın kucağına bıraktığı hepimize malum. Tüm bu ön kabuller ışığında oluşan birtakım meydan okumalar pek çok alanı etkiledi. Ancak bizim konumuz dahilinde bilmemiz gereken hususlar kırmızı ve mavi taraf arasında yaşanan nükleer caydırıcılık ile jetleşme yarışı.
Mühimmatlardaki yıkım gücünün günden güne artması ve jet motorunun sağladığı itkinin bir hava taşıtının manevra kabiliyetlerini getirebileceği noktanın görülmesi savaş alanında pek çok değişikliğe alan açtı. Ancak tüm bunlar yaşanıyorken taraflar Hitler’i daha yeni derdest etmişti ve ellerinde pek çok amiyane tabir ile pervaneli uçağı vardı. Bu filoları jetler ile değiştirmek oldukça ilginç tasarımlara sahne olunan bir geçiş dönemini zamanın mühendislerinin kucağına bırakmıştı bile. Sonuçta eldeki gövdelere en basitinden birer ikişer jet motorunun iliştirilmesinden tutun da tasarlanan aşırı güçlü motorların etrafına inşa edilen gövdelere gelene kadar ilerleyen bir silsile oluştu. Bu silsile görevlere uygun jet uçaklarının gelişen ve sürekli eskiyen yeni atış kontrol, radar, seyrüsefer ve silah sistemlerinin de entegre edilebildiği hızlı bir üretim ve geliştirme sürecinin meyvelerini yani Yüzyıl Serisi uçaklarını ortaya çıkardı. Bu uçaklar temelde F-100, F101, F-102, F-104, F-105 ve F-106’dır.
F-100’ün Genel Özellikleri
Düz uçuşta ses hızının üstüne çıkabilir. Kanat altında 4 adet AIM-9 havadan havaya füze taşıyabilir. Gerekirse gövde altında bir adet B-61 nükleer bombasını da taşıyabilir. Hem avcıdır hem de kara hedeflerine hücum edebilir. Gücünü Pratt & Whitney’in J57 motorundan alır. Bunlar ve daha fazlası basit Google aramaları ile erişilebilecek bilgiler. Ancak F-100’ün üzerinde taşıdığı birkaç sistem bana daha ilgi çekici geliyor.
Radar+Gyro Gunsight=AN/APG-30
Öncelikle başlığımızı açıklama işi ile başlayalım. Radarımız çok basit bir radar. Hatta o kadar basit ki günümüz uçaklarında olduğu gibi radar anteninin yerleşeceği bir radome sistemine dahi ihtiyaç duymuyor. Hava alığının üstündeki basit bir anten işimizi görüyor. Çünkü temelde bu radarın işlevini araçların park sensörüne benzetebiliriz. Cevap verdiği sorular ‘’havada bir cisim var mı ‘’ve’’ cisme uzaklığımız ne’’den ibaret. Radarımız tamamsa sıra Gyro Gunsight denen alete. Gyro Gunsight aslında şimdi HUD (Head Up Display) olarak bildiğimiz uçağın ekranlarından birinin dedesi. İşlevi ise uçağın havadaki açısal yönünü içindeki gyrascope vasıtasıyla pilotun önüne sunuyor. Şimdi bu iki elemanın birleşmesine ve bunun ne işe yaradığına gelelim. İşlev mevzusu asında basit. Radardan gelen mesafe verisi ile Gyro Gunsight’tan gelen açı verisi AN/APG-30 vasıtasıyla birleştirilerek tekrardan Gunsight’a yansıtılıyor. Yansıyan veri makinalı top ile hedef alınan uçak ile makinalı topun mermi çekirdeğinin muhtemel buluşma noktasını gösteren bir hedef işareti. Pilot doğru noktayı denk getirip ateş ederse hedef İkinci Dünya Savaşı’ndaki bir atışa göre daha isabetli vurulacaktır. Burada kıyaslama için İkinci Dünya Savaşı’nın dile getirilme sebebi aslına bakılırsa o zamandan değişen tek şeyin Gunsight’a eklenen Radar. Radarın sağladığı uzaklık verisi isabeti arttırıyor. Çünkü merminin hedefi bulması için gereken iki temel veri hedefe uzaklık ve hedefe yönelim.
Minneapolis-Honeywell MB-3 Automatic Pilot
İsminden de anlaşılacağı üzere bu oto pilot sistemi pilota seyir sırasında ellerinin daha serbest kalmasını ve silah ve harita sistemlerini kontrol edebilme imkanı sağlıyor. Bununla beraber tahribat gücü yüksek nükleer bombaların bırakılması sırasında uçağın patlamadan etkilenmeyeceği uygun uzaklıkta olmasını sağlıyor. Böylece Mk-7, Mk-38 ve Mk-43 bombaları bu uçaklardan atılabildi. Bu konu günümüzde dahi bir sorun olarak GBU-43B MOAB’ın C-130’dan atılması sırasında karşımıza çıkıyor. C-130’a bombanın patlamasından etkilenmemek için kaçabilmesi için bombaya bir adet paraşüt iliştiriliyor.
AN/AJB-1B Low Altitude Bombing System
Bu sistem Toss Bombing denen manevrayı yapmayı sağlama görevine sahip. Uçak düşük irtifada saatte 800km hızla hedefe doğru ilerliyor iken ani bir manevra ile uçağın burnu 4G çekilen bir manevra ile yukarı kaldırılıyor. Ve sistem gyroscope vasıtasıyla bunu algılayıp bombayı otomatik olarak salıyor. Ardından uçak hız arttırarak alandan uzaklaşıyor. Sonuçta uçak yakın hava desteği yapabilir hale haline geliyor.
KAYNAKÇA
· https://www.radartutorial.eu/19.kartei/11.ancient2/karte057.tr.html
· https://www.quora.com/Did-the-F100-super-sabre-jet-have-radar
· https://airandspace.si.edu/collection-objects/north-american-f-100d-super-sabre/nasm_A19781577000
· https://supersabresociety.com/f-100d-f-fight-manual/
· TECHNICAL MANUAL ORGANIZATIONAL MAINTENANCE GENERAL AIRPLANE USAF SERIES F-100D AIRCRAFT
· https://youtu.be/vx2hf213qlA
Detaylı ve güzel bir yazı