top of page
Yazarın fotoğrafıHavva Nur Kırık

SAVTEK101 #4 Kara Kuvvetleri-1.Bölüm

 Uzun bir aradan sonra serimize “Kara Kuvvetleri” ile devam ediyoruz! Bu bölümde, kara kuvvetlerinin zengin tarihini çok derine inmeden inceleyip evrimine bakacağız. Savunma teknolojilerindeki kritik dönemlere ve günümüzdeki teknik yeniliklere odaklanmaya çalışacağız. Bir savunma teknolojisi olarak kara kuvvetlerinin geleceği hakkında konuşup serimizin bu bölümünü de bitireceğiz. 


(Roketsan Hisar-A, Aksaray’daki Savunma Sanayii kompleksinde atış testinde, 12 Ekim 2019)


A. Kara Kuvvetleri Nedir?

  Bir savunma teknolojisi bakımından kara kuvvetleri, bir ülkenin savunma mekanizmasının en etkin parçlarındandır; sadece tarih boyunca stratejik operasyonları şekillendirmekle kalmayıp aynı zamanda hem sınırları savunma hem de  güvenliği temin ederek sivil halkın huzurunu koruma misyonunu da üstlenmiştir. Bu yazıda öncelikle genelde dünya tarihinde kara kuvvetlerini daha sonra da özelleşerek Türk Kara Kuvvetleri’nin tarihini, teknolojik evrimini ve bugünkü savunma savunma teknolojilerini inceleyerek stratejik öneme sahip bu unsurlarun nasıl  şekillendiğini ve gelecekteki rolünü nasıl oynayabileceklerine dair öngörülerimizi biraz teknik bir perspektiften sunmaya çalışacağız. 


(1913'te sıra düzenindeki Fransız Ordusu piyadeleri süngü saldırısı gerçekleştiriyor.)


  Kara kuvvetleri, bir ülkede ordunun karadan gelecek saldırı ve tehlikelere karşı ülkeyi koruma amaçlı kurduğu askeri teşkilat şeklinde tanımlanır. Devleti kara yoluyla dıştan gelecek tehditlere karşı koruyan bir kuvvet olup karadan karaya, karadan havaya veya karadan denize askerî harekâtlar da düzenleyebilir. Tanksavaş topuobüs gibi ağır silahları kullanmakla beraber hava kuvvetlerinden de bağımsız helikopterlere ve yaya birliklere de sahiptirler. Bu konuda kara kuvvetleri hemen hemen tüm modern devletlerde en çok personele sahip askeri kuvvettir. Kara kuvvetleri sadece savaş alanlarında düşmanla doğrudan temas halinde olmakla kalmaz. Aynı zamanda stratejik harekatlarda, barış gücü operasyonlarında ve acil durum müdahalelerinde de önemli rol oynar. Tarihsel olarak kara kuvvetleri genelde ordunun omurgasını oluşturmuş ve savaşların seyrini belirleyen önemli etkenlerden olmuşlardır.


(KORKUT Alçak İrtifa Hava Savunma Sistemi (AİHSS))


B. Tarihsel Bir Bakışla Kara Kuvvetleri Nedir?

 Tarihe baktığımızdaysa kara kuvvetlerinin savaş tarihi açısından insanlığın başından beri var olduğunu görürüz. İnsanoğlu denizlere açılmadan önce de havalarda kuşlara özenip uçmadan önce de karada kavga ediyordu nasıl olsa. Savunma teknolojilerinden bir unsur olarak kara kuvvetleri zaman içinde çeşitli dönüşümler geçirmiş ve evrimini gerçekleştirmiştir. İlk çağlarda sadece piyade ve atlı birliklerden oluşan kara kuvvetleri, endüstri devrimiyle birlikte zırhlı araçlar, tanklar, topçu sistemleri ve diğer modern silah sistemleriyle çeşitlenmiştir. Bu gelişim süreci savaş alanındaki dinamikler üzerinde farklı coğrafyalarda oldukça ciddi değişimlere sebep olmuştur.


(Tarihin ilk savaşı olan Kadeş Savaşı'nda savaş arabasıyla savaşan II. Ramses'in rölyefi.)


B.1. Antik Dönem

  Antik dönem kara kuvvetleri ve savunma teknolojileri açısından çeşitlilik gösteren bir dönemdir. Teknolojiye yaklaşımımızdaki değişimin ilk adımları bu dönemlerde atılmıştır. Antik Pers İmparatorluğu, Makedonya İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu ve Türk devletleri gibi farklı kültürler savunma stratejileri ve kara kuvvetleri taktikleriyle ön plan çıkmışlardır.


  Antik Pers İmparatorluğu, geniş coğrafyası üzerinde etkili bir savunma stratejisi oluşturarak kara kuvvetlerini disiplinli bir yapıya kavuşturmasıyla bilinir. Özellikle “İmparatorluk Muhafızları” gibi seçkin birlikleri, eğitim ve organizasyon açısından ileri bir düzeydeydi. Bu Antik Pers kara kuvvetlerini sadece savunma değil aynı zamanda geniş topraklarını genişletme amacıyla çıkılan seferlerde de saldırı amaçlı kullanmalarına olanak sağladı.


(Herodot’un Ahameniş İmparatorluğu ordusundaki seçkin Pers askeri birliğine verdiği isimle “İmparatorluk Muhafızları” ya da “Ölümsüzler”)


  Diğer yandan Makedonya İmparatorluğu, Büyük İskender liderliğinde kara kuvvetlerindeki taktik dehanın ve hızlı manevraların bir örneğiydi. Makedon flanks sistemi, piyade birliklerinin disiplinli ve koordineli bir şekilde hareketini kolaylaştırmıştır. Mızrakların, zırhların ve koordineli manevraların aşılmaz duvarlar gibi düşmana korku salması Makedonların uzun menzilli başarılı saldırılar yapmalarına olanak sağlardı. Bu sistem Makedonya’nın zaferlerinde etkili olmuş ve dönem için kara kuvvetlerinin önemini bizler için bir kez daha vurgulamıştır. 


(Makedon flanks sistemi illüstrasyonu)


  Üçüncü olarak bahsi geçmesi gereken Antik Çağ kara kuvveti de Roma İmparatorluğu’dur. Roma’nın ana kara kuvveti “lejyonlar”dı. Bir Roma lejyonu genellikle 4.800 ila 6.000 piyadeden oluşurdu. Dönemin güçlü silahlarıyla donatılmış bu askerler Roma’nın topraklarının genişlemesinde önemli rol oynamışlardır. Roma’nın bugün de örnek alınabilecek seviyede askeri harekatları kolaylaştıracak geniş coğrafyalara yayılmış bir lojistik destek ağı vardı. 


(Trajan Sütunu'ndan Roma lejyonerlerinin yol inşa etmesini gösteren kabartma sahne. Roma Medeniyeti Müzesi, Roma)


  Son olarak da Antik dönemdeki kara kuvvetlerinin evriminde Türk devletleri de önemli roller yadsınamaz. Özellikle Orta Asya’da kurulan Türk devletleri, kendi savaş stratejilerini, eğitim ve sistemli orduyu ve düzenli kara kuvvetlerinin temellerini atarak dönemin küresel dengelerine katkı sağlamıştır. 


  Göktürkler gibi Türk devletleri atlı savaşçılardan oluşan hızlı ve manevra kabiliyeti yüksek kara kuvvetleriyle tanınırlardı. Atlı okçular, Türk ordularının temel gücünü oluşturuyordu ve bu strateji açık arazideki savaşlarda dönemi için üstünlük sağlamak konusunda onlara oldukça faydalı oluyordu. Türk kara kuvvetleri genellikle süratli saldırılar ve geri çekilmeler içeren taktik manevralarla düşmanlarını şaşırtmayı başarıyorlardı. 

(Bir Türk atlısı)


  Ayrıca Türk devletlerinin savaş taktiklerinde kullandıkları zırhlı savaşçılar da dikkat çekiciydi. Bu zırhlı birimler, özellikle Pers ve Roma İmparatorlukları gibi büyük güçlere karşı yapılan savaşlarda etkili oluyordu. Türk kara kuvvetleri kendi coğrafyasında sahip oldukları avantajları iyi değerlendirerek stratejik konumlarını ve teknolojilerini geliştirmişti. Orta Asya’dan Orta Doğu’ya kadar uzanan güçlü varlıklarını bu savunma teknolojileri ve stratejilerine ve uyguladıkları kara kuvvetlerine borçlulardır. 


(Gosannen Savaşı'nda Japon atlı okçular, Hidanokami Korehisa'nın 14. yüzyıl tablosu)


B.2. Orta Çağ:

  Orta Çağ kara kuvvetleri ve savunma teknolojileri açısından çeşitliliğin ivme kazanmaya başladığı dönemdir. Döneme damga vuran şövalyeler, feodal sistemin halkın ve savaşlara etkisi, büyük ve uzun süreli kuşatmalar ve farklı coğrafyalardan gelen kültürlerin gelişen imkanlarla daha hızlı birbiriyle çatışması gibi çeşitli faktörler; savaş stratejileri, savunma teknolojileri ve kara kara kuvvetleri konusunda dünya tarihinde derin izler bırakarak renk renk ve karmaşık bir mozaik oluşturmuştur.


(Slovakya'daki Orava Kalesi. Feodal bir toplumun geleneksel bir sembolüdür.)


   İlk olarak bahsedilmesi gereken konu belki  de feodal düzen ve şövalyelerin Orta Çağ kara kuvvetlerine etkisidir. Orta Çağ’ın başlarında feodal sistem toplumu feodal lordların yönettiği, topraklar üzerinde güç dengelerini karmaşık bir kan ve para bağına dayandıran geniş kale duvarlarının arkasına tıkmıştı. Şovalyeler bu düzenin ve lordlarının temel güçleri/savaşçıları olarak öne çıktılar. Ağır zırhları ve mızraklarıyla şövalyeler, feodal lordların hizmetinde savaş meydanlarında, turnuvalarda ve kale duvarlarının arkasındaki kapalı dünyada düzenin korunmasında kilit roller üstlendiler. 



(Derebeyi sisteminin bir illistürasyonu)


  Kılıç ve zırh teknolojilerindeki geliştirmeler Orta Çağ boyunca savaşan kuvvetler arasında oluşan rekabetin de etkisiyle önemli değişimler geçirdi. Kılıçlar daha keskin ve dengeli hale gelirken zırhlar daha etkili ve dayanıklı hale geldi.  Tam zırh takan şövalyeler savaş alanlarında adeta mini tanklar gibi hareket ediyorlar ve düşmanlarını etkili bir şekilde engelliyorlardı.


(1525'teki Pavia Muharebesi. Ağır süvariler ve arkebüzlerle silahlanmış Landsknecht paralı askerleri.)


  Feodal sistemin şehirleri denildiği gibi kalın ve aşılmaz duvarlarla çevrilmişlerdi. Bu yüzden Orta Çağ’da kuşatmalar sıkça karşılaşılan olaylardı. İnsanlar, kaleler ve şehir duvarları inşa etmek için çeşitli teknolojileri hızla kendi yararlarına kullanmaya başladılar. Duvarların güçlendirilmesinde kullanılan yeni yöntemlerden duvar dışında kalan düşmanı püskürtmek için kullanılan çeşitli sitemlere kadar kuşatma teknolojileri oldukça hızlı bir ilerleme kaydetti. Mancınık teknolojisi, çeşitli kimyasalların yakıcı ve yıkıcı etkisi, kale duvarlarını yıkabilecek ateşli silahların geliştirilmesi, duvarların altından geçmeye yarayacak madencilik çalışmaları gibi bir sürü gelişme feodal sistemli Orta Çağ’da gerçekleşti. 


(Topla yapılan bir savaşın ilk Batılı resmi: 1429'daki Orléans Kuşatması)


   Çin’de Orta Çağ’da Song Hanedanlığı dönemi sürüyordu. Bu dönemde ateşli silahlardaki ilk gelişmeler takip edilirken demir zırhlar, ateşleme mekanizmalarındaki önemli teknolojik gelişmeler ve özel tasarım kılıçlar bu dönemde o coğrafyada öne çıkan örneklerden bazılarıydı.


   Hepimizin de aşina olduğu gibi karadan gemi yürütme ve havan topu gibi savunma teknolojilerinin dönem için zirve yaptığı tanıdık topraklara ve isimlere gelmeden önce hemen kısaca farklı coğrafyalardan da bahsetmekte fayda var. Orta Çağın bahsi geçen döneminden çok önce Orta Doğu’daki Memlük Sultanlığı savaşta yetenekli süvarileri ve etkili savunma teknolojileriyle adeta sıfırdan geldikleri güçlü konumu hak etmişlerdi. Askeri yetenekleriyle tarihe iz bırakmış bu devlet Moğol İmparatorluğu’na karşı başarılı savunmalar gerçekleştirdiler. Yaya ve okçu birliklerin eski önemini yavaş yavaş yitirmekte olduğu zamanlarda atlı okçularıyla ünlüydüler.


  Memlükler ardından gelen Selçuklu ise zırhlı süvarileri, stratejik açıdan oldukça başarılı askeri taktikleri ve okçu birlikleriyle sık sık coğrafya paylaştıkları Bizans İmparatorluğu gibi güçlerle sık sık savaşa giriyordu. Bizans, Roma’nın eski gücünden kalanlarla surlarının arkasında çeşitli askeri teknolojiler ve lojistik yetkinlikleri sayesinde uzun süre kara kuvvetleri açısından başarılı bir şekilde dayandı. Konu hepimizin bildiği ve ilham aldığı kişiye vakit geldiğindeyse dönemin hızlı gelişimlerini takip eden Osmanlı savunma teknolojileri açısından oldukça güçlü bir konumdaydı.


(Çanakkale Topu. İstanbul Kuşatmasında (1453) kullanılan, 15. yüzyıldan kalma, namludan doldurmalı çok ağır bronz top.)


  Orta Çağ’ın sonuna gelindiğinde Fatih Sultan Mehmet’in savunma teknolojilerindeki yenilikleri başarılarının konuşulmasına ve ,genelde kabul gören bilgiye göre, Orta Çağ’ın kapanmasına sebep oldu. Ordunun modernizasyonu, büyük topların kullanımın yaygınlaştırılmasıyla birlikte kuşatmalarda üstünlük sağlamayı kolaylaştırdı. Topçu birliklerini kuşatma stratejileri açısından geliştirerek topraklarını genişleten Fatih Sultan Mehmet, ordusunu disiplinli ve eğitimli bir yaya piyade birliği olan Kapıkolu askerleriyle güçlendirdi. Bu birlikler Osmanlı kara kuvvetlerinde önemli roller oynadı. 


(Gelişmiş Osmanlı silahları ,yeniçerilerin kullandığı toplar ve tüfekler, Çaldıran Savaşı'nın belirleyici faktörüydü.)


   Orta Çağ, Haçlı Seferleri’nin de büyük katkısıyla farklı coğrafyaların sıklıkla çatıştığı, savaş stratejilerinin ve savunma teknolojilerinin sürekli etkileşimlerine sahne oldu. Bu dönem tarihsel olarak teknolojiyle ilişkimizin geldiği noktanın önceki dönemlerden daha da hızlı gerçekleştiğini bize gösterirken insanlığın savunma ve saldırı için de olsa alet edavatı kullanmasının yani teknolojiyle bağlarını sıkı sıkıya ördüğünü çok çeşitli örneklerle anlatıyor. Bu geçiş döneminin desenleri farklı toplumların savunma ve saldırı teknolojilerini birleştirerek savaş tarihine katkılarını izlememizi sağlıyor.


(Yüz Yıl Savaşlarında İngilizler ve Fransızlar arasındaki Crécy Muharebesi, 1346)


B.3. Yeni Çağ:

  Yeni Çağ’a geçişle birlikte kara kuvvetleri ve savunma teknolojileri gelen önemli gelişmelerle çeşitli değişimlere uğradı. Topraklar arasındaki sınırların genişlemesi, endüstri devrimin ayak sesleri, ateşli silahların kullanımının yaygınlaşması, atlı ve yaya birliklere olan ilginin azalması ve yeni taktiklerin benimsenmesi askeri stratejilerde köklü değişiklere sebep oldu. Teknolojinin savunmada kullanımının yaygınlaşması gözlemlendi.


  Yeni Çağ’da ateşli silahların gelişimi, kara kuvvetleri ve teknolojik altyapı üzerinde devrim niteliğinde bir etki yaptı. Muskete (16. ve 17. yüzyıllarda yaygın olarak kullanılan tek namlulu ve omza asılan bir ateşli tüfek türü), tüfek ve top gibi ateşli silahlar geleneksel savaş taktiklerini kökten değiştirdi. Zırhların ve kalkanların etkisini yitirdiği bu dönem, ateşli silahların ortaya çıkmasıyla savaş meydanlarında daha önce görülmemiş bir dinamizme sahne oldu.


(Langensalza Muharebesi'nde Prusya topçusu, 1866)


  Yeni Çağ’ın ortalarına doğru devletler ordularında özellikle kara kuvvetlerini modernleştirmenin gereklikleri üzerinde durdular.  Profesyonel askeri birimler, standart eğitim ve merkezi yönetim altında hareket eden kara orduları oluşturuldu. 


 17 ve 18. yüzyıllarda özellikle Avrupa savunma hatları çeşitli teknolojik gelişmelerle siperler ve topografyanın işlevsel kullanımı gibi desteklerle savaş stratejilerinde değişimlere sebep oldu. Toprak savaşları, askeri stratejide önemli bir yer edindi. 


(Hollanda kuvvetleri, Fransa-Hollanda Savaşı sırasında Coevorden'e saldırdı, 1672)


  İlk modern savaşlar 19. Yüzyılın başında Napolyon liderliğindeki Fransız ordunun Avrupa’daki seferleri olarak sayıldı. Napolyon’un hızlı manevralar, büyük ordular ve stratejik derinlik içerek planları savaş alanlarında yeni stratejik düşünce biçimlerine kapı araladı. Bu dönem genel olarak savaş tarihinde modern savaş teknoloji ve stratejilerin temellerinin atıldığı, teknolojik gelişmelerin hız kazandığı bir evreyi ifade eder.


  19. yüzyılın ortalarında ise endüstri devrimi, zırhlı araçları sahneye çıkarmıştır. Fransa’nın “Char d’Assaut” adı verilen ilk tanları, Ⅰ. Dünya Savaşı’nda savaş alanındaki mobiliteyi ve zırhı birleştirerek yeni bir çağın ilk adımları sayılmıştır. Bu dönemlerdeki farklı coğrafyaşardaki kara kuvvetleri gelişmeleri, savaşın evrimine ve savunma teknolojileri tarihine önemli katkılarda bulunmuşlardır. Kara kuvvetleri tarihindeki bu dönemler sadece askeri taktikleri değil aynı zamanda kültürel etkileşimleri ve teknolojik dönüşümleri de yansıtmaktadır.


Serimizin diğer kısımları için beklemede kalın!!


Kaynakça ve İleri Okumalar:



101 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Mavzer

Comments


bottom of page