Türkler ve Tüfekler
Türklerin tüfekle olan serüvenine kısaca göz atacak olursak aslında Türklerin tüfekle ilk tanışması 15.yüzyıla dayandığı görülür. Tabii ki 19.yy’daki tüfekler gibi bir teknolojiye sahip olmayan bu tüfekler, Türkler için o çağda savaş meydanlarında çok büyük avantaj sağlamıştır. Uzun süre ateşli silah teknolojisinde önde olan ve bunları üreten Türkler, Osmanlı Devleti’nin gerileme devrinden sonra hem teknoloji bazında hem de üretim bazında Batıya bağlı kalmak zorunda kalmıştır. Uzun yıllar Osmanlı ordusunda yivsiz tüfek kullanıldıktan sonra Sultan Abdulaziz döneminde başlayan ordu modernizasyonuyla beraber Türklerin kullandığı ilk yivli tüfek olan ve adına türküler yakılan asıl adı Martini-Henry olan “Aynalı Martin” tüfekleri Osmanlı Devleti tarafından satın alınmıştır. 93 Harbi kaybedilmiş olsa da bu tüfekler savaşta büyük yararlılık gösterirken Aynalı Martinlerden sonra Osmanlı ordusu envanterine giren Mauser, adına türkü yakılmasa da Türk toplumunda ve Türk askeriyesinde kendine önemli bir yer edinmiştir.
Resim 1 Tüfekli Yeniçeri Tasfiri
Resim 2 Aynalı Martin
İlk Mavzer
Peki Türkler ilk ne zaman mavzerle tanıştı? 93 Harbi’nin sonunda Osmanlı ordusunun elinde Martini-Herny’lere ek olarak Snider Endfield ve Winchester Model 1866 bulunmaktaydı. 19. Yüzyıl sonlarında Osmanlı-Alman ilişkilerinin de gelişmesiyle beraber Alman silah üretici Mauser ve Krupp Osmanlı pazarına açıldı. 9 Şubat 1887 tarihinde Mauser şirketiyle 500.000 adet “mükerrer atışlı” piyade tüfeğiyle beraber 50.000 adet karabina olacak şekilde toplamda 550.000 adet tüfek üretimini kapsayan ilk sözleşme Osmanlı Hükümeti tarafından imzalandı ve bu sözleşme kapsamında üretilecek Mavzerler “Mauser 1871” ile aynı özelliklere sahip olan “Mauser 1887” modeliydi. Bu tüfeğin özelliklerine gelecek olursak Mauser 1887 4,5 kg ağırlığa 0,85 metre namlu, 1,35 metre toplam uzunluğa sahipti. Düşman hedefleri en fazla 1600 metre öteden vurabilen tüfeğin şarjörü 8 mermiydi ve Mauser 1887 mermi olarak 9,5x60R mm mermi kullanılmaktaydı ve merminin namludan çıkış hızıysa 440 m/saniyeydi. Türkler bu tüfeği operasyonel olarak ilk defa 1897 Türk-Yunan Savaşı’nda kullanmışlardır.
Resim 3 Mauser 1887
Belçika Üretimi Mavzer
Mavzer elbette güncellenmiş ve geliştirilmiş modellere sahipti ve Türkler de bu modelleri kullanmıştı. Bu modellerden biri olan “Mauser 1889” ya da “Turkish Mauser 1890” modeliydi. Ancak bu mavzerler Alman Mauser şirketi tarafından üretilmemişti. Belçika menşeili FN Hertsal şirketinin ürettiği Masuer 1889’un savaş alanında daha iyi performansa sahip olacağı apaçık ortadaydı. Osmanlı Devleti de bu tüfekleri satın almak için 1887 yılında Mauser’le yaptığı sözleşmedeki bir kaçış maddesini kullanarak FN Hertsal şirketinden 280.000 adet 7,65x53R mm mermi atabilen Mauser 1889’ları ve karabinaları sipariş etmişti. Mauser’le yapılmış anlaşmayla gelen 220.000 tüfeği 500.000’e tamamlamak için 280.000 adet sipariş verilen bu tüfeğin Model 1887’den farkına gelin beraber bakalım. 4 kg ağırlıkla daha hafif ve 0,78 metre namlu ve 1,3 metre toplam uzunlukla beraber daha kısaydı. Bu özellikleri model 1889’u model 1887’ye göre daha taşınabilir hale getiriyordu. Model 1889 ateşlendiğinde mermi namludan 640 m/s hızla çıkmaktaydı ki bu açık ara model 1887’den daha iyi bir performanstı. Mauser 1889’ların etkili menzili 500, maksimum menziliyse 1900 metreydi. Bunlara ek olarak Mauser 1889’ların şarjörü Mauser 1887’lerin şarjöründen daha az mermi almaktaydı. Ancak dezavantaj gibi görünen bu özellik bir avantaja sahipti. 5 adet mermi alan Mauser 1889’un şarjörü metal klipslere sahipti ve bu özelliği de bu tüfeğin daha kolay doldurulmasını sağlıyordu.
Resim 4 Mauser 1889
İspanyol Mavzeri
Alman Mavzeri ve Belçika Mavzerinden sonra Türkler, İspanyol Mavzerini de kullanmıştı. Türklerin yaklaşık 200.000 adet sipariş ettiği asıl adı Mauser 1893 olan bu tüfeğin alameti farikası neydi peki? 0,738 mm’lik bir namluya sahip olan Mauser 1893’ün toplam uzunluğu 1,23 metreydi. Bu onu Türklerin o zamana kadar kullandığı en kısa mavzer modeli olmasını sağlıyordu. Aynı zamanda 3,95 kg olmasından dolayı Mauser 1893 o zamana kadar Türkler tarafından kullanılmış en hafif mavzerdi. İlerleyen zamanlarda Mauser 1889 gibi 7,65x53R mm mermi kullanan Mauser 1893’lere Türkler tarafından daha güçlü ve daha yaygın 7.92x57 mm mermisi entegre edilmişti. Mauser 1893’ün tetiğine basıldığı anda mermi 680 m/s hızla namludan çıkmaktaydı bu da Mauser 1889’un namludan çıkış hızından 40 m/s daha hızlıydı. 2000 metre menziliyle Mauser 1889’dan 100 metre daha uzaktaki hedefleri vurabilen Mauser 1893’ler 1897 Türk-Yunan Savaşı’nda, 1912-1913 Balkan Harplerinde, I. Dünya Savaşında ve Türk Kurtuluş Savaşında Türk askerinin en yakın dostu olmuştu.
Resim 5 Mauser 1893
Cihan Harbi Gazisi
Tarihler 1898’i gösterdiğinde Osmanlı Devleti, yeni çıktığı 1897 Yunan Savaşı’ndan sonra ayak sesleri duyulan Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı için yeni Mavzerler satın almak istedi. Mauser 1903 olarak adlandırdığımız tüfek, Mauser üretimi Gewehr 98 tüfeğinin nişangah türü ve süngü takma yerinin değiştirilmiş versiyonuydu. Mauser 1903, Balkan ve I. Dünya Savaşından önceki 1903-1911 yılları arasında 208.717 adet Mauser 1903 üretilerek Türk ordusuna teslim edilmişti. 4,17 kg’lık ve 1,24 metrelik bu Mavzerin namlu uzunluğu 0,74 metreydi ve ateşlenen mermi bu namludan 650 m/s hızla çıkmaktaydı. Düşmanları 7,92x57mm Mauser mermisiyle vuran Model 1903; I. Dünya Savaşı sırasında özellikle Çanakkale’de düşmana karşı ateş üstünlüğü sağlamış; Kafkasya’da, Suriye’nin ve Irak’ın çöllerinde kullanılmıştı. Model 1903, diğer mavzer modelleri gibi Kurtuluş Savaşı’nda da kullanılarak Türk bağımsızlığında önemli katkı vermişti.
Resim 6 Mauser 1903 (Ottoman Mauser)
Mavzerlerde Türk İzi
Her ne kadar Türkler tarafından yüksek miktarlarda kullanılsa da Mavzer, Alman malıydı. Yenilgi ya da silahın ömrünün dolması gibi sorunlardan kaynaklanan kayıplarda bu tüfeği ithal etmek gerekiyordu ve bu da tahmin edeceğiniz gibi dışa bağımlılığı arttırıyordu. 1887 yılında ilk Mavzerlerin satın alımında asıl görevi silahların kalite kontrolü, satın alım sürecinin denetlenmesi ve yeni model silahların incelenip temin edilmesi olan Mavzer Muayene Komisyonu kurulmuştu. Kadrosu sürekli güncellenen bu komisyonda ateşli silahlar konusunda uzmanlaşmış subaylar bulunmaktaydı. Bu subaylardan biri olan Mahmut Şevket Paşa, Harbiye Nazırlığı ve Sadrazamlık görevlerindeyken Mavzerlerin yerli imkanlarla İstanbul’da üretilmesi için çaba sarf etmişti. Sonunda Muaddel Mavzer adıyla Osmanlı Devleti bünyesindeki tesislerde 200.000 adede yaklaşan sayıda Mavzer üretildi.
Resim 7 1938 Türk Mavzeri
Mavzerin yerli imkanlarla üretilmesinin sonraki aşamasıysa Kurtuluş Savaşı’ndan sonra başlamıştır. Kurulan genç cumhuriyet ilk olarak üretim tesislerini Ankara ve çevresine naklederek bu aşamaya başladı. 1932 yılından itibaren 3 yıl boyunca Ankara Silah Fabrikası’nda Türk Silahlı Kuvvetleri envanterindeki 62.000 adet 7.65 mm mermi kullanan mavzerin namluları 7.92 mm mermi atabilen namlularla değiştirildi. 1934 yılına gelindiğindeyse Ankara’daki fabrikanın üretimini desteklemek amacıyla Kırıkkale Tüfek Fabrikası kuruldu. Bu fabrikada namlu değiştirme işlemleri devam ederken yeni tüfekler de üretilmekteydi. Bu üretilen tüfeklereyse Kırıkkale Piyade Tüfeği ya da Model 1938 Türk Mavzeri denmekteydi. Bu üretilen ve dönüştürülen Mavzerlerin toplam adediyse 150.000’di. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti tarafından yapılan bu atılım hem Türk Savunma Sanayiinin gelişime katkı sağlamış hem de seyreden yıllarda MKE’ye dönüşerek Türk Savunma Sanayii’nin yapıtaşlarından olmuştur.
Kaynakça
Aydın, Abdurrahim, Zorlu,Tuncay, “TRANSFER OF GERMAN MILITARY KNOW-HOW AND TECHNOLOGY TO THE OTTOMAN MILITARY FACTORIES AT THE BEGINNING OF THE FIRST WORLD WAR”,
Ball, Robert, Mauser: Military Rifles of the World, 2011, Gun Digest Books
Comments