Daha 19.yy’nin sonlarında ortaya çıkan ve 1910 Picardie Manevraları’na gelinceye değin savaş alanında çoğu kimseye göre kullanışsız olarak görünen -Mustafa Kemal Paşa hariçhavacılık sektörü 1.Dünya Harbi’nde oldukça ve özellikle 2.Dünya Harbi’nde oldukça önem arz etmiştir. Biz bu yanımızda 1.Dünya Harbi’nde oynadıkları role ve iki büyük hava kuvveti servisinin özelliklerini ve mücadelelerini anlatacağız.
Almanlar 1.Dünya Harbi sonunda kendilerine imzalatılan kendileri için oldukça onur ve gurur kırıcı olan Versailles Antlaşması neticesinde hem sivil hem askeri havacılığa sahip olması yasaklanmıştı. Ve imparatorluğun Hava Kuvvetleri -Lufstreitkräfte- lağvedilmiştir.
Lakin bu yasaklar Almanlar için bu yasaklar uzun süreli olmamış ve 1922’de sivil havacılıkla ilgili kanunlar kısmen kaldırılmış,askeri havacılık ise bir süre daha yalnızca Alman halkının kalbinde yaşayıp ilgi alanında kalacaktır.1920’lerin ortalarına gelindiğinde artık Alman havacılık endüstrisi dünyanın ileri gelen endüstrileri arasına girmişti.Bremen’de Focke-Wulf,Friedrichschafen’deki Dornier, Warermünde’deki Heinkel,Dessau’daki Junkers ve Augsburg’daki Messerschimitt gibi şirketler hâlâ ahşap çift kanatlı uçaklar kullanırken,onlar geri çekilebilen iniş takımlı metal tek kanatlı uçaklar üretmeye başlamışlardır.
Hava yolu özeline gelindiğinde ise Lufthansa, Versailles Antlaşması’nın hükümlülüklerini bir nebze de olsa ihlal ederek ticari uçuş hakkı iznini aldı ve dünya çapında teknolojik hava yolu şirketi haline geldi.
Alman Cumhuriyeti’nin hava kuvveti olan Luftwaffe’nın kuruluşu ise Nasyonel Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin (NAZİ) Hitler’le 1933 tarihinde iktidara gelmesiyle üstün bir ordu ülküsüyle eski ünlü 1.Dünya Harbi pilotu olan Hermann Göring önderliğinde yüksek miktarda finansmanla kurulmuştur.Bu finasmanla birlikte teknoloji harikaları uçaklar tasarlamış,üretip ve kullanmıştırlar.
Kraliyet Hava Kuvvetleri -Royal Air Force (RAF)-Almanya’da olduğu gibi direkt olarak bağımsız bir servis olarak değil İngiliz Kraliyet Donanması’na bağlı olarak kurulmuştur.Aslına bakılırsa Britanya’da direkt olarak donanmaya bağlı servis kurulmamıştır.İngiltere’de başlangıçta bireysel kraliyet mühendislerinin özverisiyle olmuş sonrasında ise Kraliyet hükümetinin finansmanıyla büyümüştür.
Tarihçesine bakıldığında askeri havacılık Birleşik Kralık’ta 1878 yılında balonla yapılan birkaç deneyle başlamıştır.1 Nisan 1911’de Kraliyet mühendislerinden oluşan bir balon ve bir uçak şirketi kurulmuştur.1911 şubatında amiraller deniz memurlarından dördünü bu ülke doğrultusunda görevlendirilmiştir.Aynı yılın aralık ayında ilk uçuş okulu kurulmuştur.13 Mayıs 1912 tarihinde askeri ve deniz birliklerinden oluşan Kraliyet Uçuş Kolordusu (RFC) kurulmuştur.1 Nisan 1918’de RFC ve RNAS adlarını RAF(Royal Air Force) olarak birleştirmiştirler.
1 Eylül 1939 tarihinde Alman hükümeti Polonya’yı işgale başladı.Bu işgal planında Lutwaffe’nın rolü fevkalade büyük olmuştur.Almanlar’ın meşhur stratejisi olan blitzkrieg stratejisinde önemli olan hızdır ve amaçları daha kimse ne olduğunun dahi farkına varamadan ilerledikleri ülkeyi işgal etmektir ki bu planı 2.Dünya Harbi boyunca uygulamaya devam edeceklerdir.
Bu planda amaç düşman cephesine ani ve büyük saldırı yaparak -ki bu saldırı için hem hava kuvvetlerinin hem de kara kuvvetlerinin birbiriyle oldukça koordineli olması gerekmektedir cepheyi yarıp düşman birliklerini şoka sokmak aynı zamanda birbirleriyle olan iletişimlerini keserek emir komuta zincirini kesmektir. Bu stratejinin hem iyi hem kötü tarafları vardır. İyi tarafı hem ordusal hem de kaynak bakımından sınırlı olan ülkeler için bir çıkış yolu olmasıdır. Kötü yanı ise eğer başarısız olunursa ordunun büyük kısmını burada kullanıldığı için fazla miktarda zaiyat verilmesi olup aynı zamanda süreç uzadıkça planı çıkmaza girip başarısız olmasıdır.
Almanlar bu taktiği savaş öncesi İspanyol İç Savaşı’nda ilk olarak denemiş ve başarı sağlamışlardır. Cihan Harbi boyunca da kullanmış olup Belçika,Hollanda,Fransa’yı tamamen işgal etmiş hatta Rusya’yı da o meşhur kış gelmese belki de işgal etmiş olacaklardı ki bu durumu da kimse istemezdi herhalde. Almanlar’ın savaş stratejisi önce İngiliz Adası’na çıkamamasında sonra da Rus işgal denemesinde en sonunda da Amerika Birleşik Devletleri’nin savaşa girmesiyle suya düşmüş oldu.
Luftwaffe ile Royal Air Force (RAF)’ın ilk karşılaşmaları Fransa ve Benelüks ülkelerinin (Belçika ve Hollanda) işgalinde karşılaşmışlardır. Bu savaşta Luftwaffe’nın amaçlarından biri Kraliyet Hava Kuvvetleri’nin yok etmekle beraber asıl amacı ise Polonya’nın işgalinde olduğu gibi kara haraket birliklerine destek olmaktır. Çatışmalarda Fransız Hava Kuvvetleri’ne ve Kraliyet Hava Kuvvetleri’ne üstünlük sağlamış olup Dunkirk Operasyonun’da Müttefik askerlerinin büyük çoğunluğunun tahliyesine engelleyememiş olmasına rağmen bu operasyonda da keza başarılı olmuştur. Dunkirk sonrası başlatılan Kırmızı Plan(Alm.Fall Rot)harekatı doğrultusunda Güney Fransa işgalinde hizmet etmiş olup Fransa Savaşı Luftwaffe için oldukça yaralayıcı olmuştur. Luftwaffe bu savaşta 1428 uçak kaybetmiştir ki bu sayı Luftwaffe’nın envanterinde bulunan toplam uçak sayısının üçte birine tekabül etmektedir.
10 Temmuz 1940 tarihinde Almanlar Luftwaffe önderliğinde Britanya Ada işgal planına başlangıcı verdi. Başlangıçta da alçak irtifada uçan Alman uçakları İngiliz radarlarına tespit edilemeyince hedefleri rahatlıkla isabet ettirmiştir. Bu başarılı saldıralar Almanlar’ı cesaretlendirerek saldırılarını tüm adaya yaydı. Bu gelişmeler Hermann Görig başta olmak üzere Luftwaffe komutanlarında RAF ve İngilizler’in sonun geldiği kanaati olumuştur.Bu kaanatler İngilizlerin radar sistemini geliştirip herhangi bir uçağın sınırdan içeri girer girmez tespit etmesiyle son bulmuştur.Kraliyet Hava Kuvvetleri’nin bu başarısının önemi yalnızca Luftwaffe’yı mağlup etmesi değil aynı zamanda Almanların Britanya’yı denizden işgal planın da suya düşürmüş olmasıdır. Kraliyet Hava Kuvvetleri’’nin bu başarısını zamanın İngiliz başbakanı Sir Winston Churchill şu sözlerle ifade etmiştir: "İnsan çatışma alanında hiçbir zaman bu kadar çok kişi bu kadar az kişiye bu kadar çok şey borçlu olmamıştır."
Britanya Savaşı, Lutwaffe’ya 83 savaş uçağı ve 1014 bombardıman uçağına mal oldu ve yenilgi Almanlar için bir dönüm noktası teşkil etmiştir. Bu yenilgi sonrası Almanlar Barborassa Operasyonu kapsamanında Rus işgaline başlamıştır ki bu da onların sonu olmuştur.
Almanlar 2.Cihan Harbi boyunca ileri teknolojiye sahip uçaklar kullanmıştırlar: Uzun menzilli keşif ve deniz keşif uçakları olan Focke-Wulf Fw 200, Junkers Ju 290, radarla donatılmış Messerschimmit BF 110 ve Junker Ju 88 Alman gece avcı uçakları, ve en sonunda devrim niteliği teşkil eden ilk jet motorlu savaş uçağı olan Messerschimit Me 262. İngilizler ise başta Hawker Hurricane uçakları olmak üzere NAZİ Almanya’sına karşı koymuşturlar.
Bu savaşa -özellikle hava mücadelerine-şimdinin bakış açısından baktığımızda havacılık sanayi ve teknolojileri açısından büyük bir devrim niteliğinde olduğunu rahatlıkla görülmektedir.Bu devrim niteliğindeki teknolojik yenilikler yalnızca askeri alanda zararlara yol açmamış aynı zamanda milyonlarca insanın ölümüne neden olmuş ya da milyonlarcasını yerinden etmiştir.Belki de bu savaşın, dünya ‘medeni’ hayatına en büyük zararı kendilerini ‘medeniyet kurucusu’ ilan edenlerin amelleri doğrultusunda nasıl da rahatlıkla sivil masumları öldürmeyi kendilerinde hak görmeyi meşrulaştırmış olmasıdır.
KAYNAKÇA
Comentarios